Ali Uçum
Fetih’ten Bugüne İstanbul ve Küresel İstila!
Ali Uçum (Köşe) 1453’te Fatih Sultan Mehmed’in fethettiği İstanbul, Türklerin şerefi, gururu ve savaş ganimeti idi.
Fetih’ten bugüne İstanbul’u elimizde muhafaza edebilmek için ne şehitler verdik. Belki de halen vermeye devam ediyoruz.
Dedelerimiz bu kadim şehri Bizans’tan alıp Türk toprakları yapmış olsa bile, Bizans’ın içimizde ki kalıntıları Batı; İstanbul’dan hiç mi hiç vazgeçmedi. Emelleri doğrultusunda hedeflerine hep çalıştılar ve çalışmaya da devam ediyorlar.
Hedef ne? Hedef; İstanbul İslam’ın değil Batının ve küresel sermayenin sembolü olsun ve sonsuza kadar kendi kontrollerinde kalsın! Bunun için arka planda çalışmaları hiç bitmedi. Çünkü İstanbul sıradan bir şehir değildir. İstanbul bir devrin kapatılıp yeni bir devrin açıldığı kadim şehirdir. İstanbul üzerinde Roma’yı, Bizans’ı, Osmanlı’yı ve bugün de Türkiye Cumhuriyeti’ni barındırmakta. Dünyanın belki de en stratejik önemine sahip bu şehir, bugünlerde farklı bir istila ya mağdur kalmaktadır.
Nedir bu istila? Zengin ve kimliksiz küresel sermayenin akınına uğramış, kontrolsüz bir şekil de her ülkeden İstanbul’a akın akın insanlar yerleşmekte.
‘Bunun neresi kötü, sermaye geliyor’ diyenler olabilir. Fakat mesele okadır masum değil. Bir ülkenin bir şehrin istila edilmesi için ille de bayrağının indirilip yerine yeni bayrak asılması gerekmez. Bugün İstanbul, küresel sermayenin istilası altındadır. Zengin küresel sermaye kontrolsüz şekilde İstanbul’u ele geçirirken fedakar İstanbul’un kahrını çekmiş, belki de daha yeni kendini ‘İstanbullu’ diye adlandıracağı bir dönemde yeniden göçe zorlanıyor. İstanbul’u terk edip Anadolu’ya, geldiği topraklara geri dönmeye mecbur bırakılıyor.
Nerdeyse İstanbul’da normal vatandaşlarımız için ev almak rüya olmuş, kira ise ödenemez hatta kiralık ev bulunamaz hâl almıştır. Bu durum sıra dışı ve çok hızlı gelişmekle beraber insanlarımızı gençlerimizin hayallerini geleceğini mağdur duruma düşürmüş ve gelecekte İstanbul’da zor şartlarda kalan insanlarımızı bu zengin sermayenin hizmetçisi durumuna düşmekten de kurtaramayacaktır.
Ne yazınki, silah ile alınamayan bu şehri; bugünler de küresel sermayeye ellerimizle geri veriyoruz. Bir çok, muhafazakar ve öyle olmayan kesim bile artık İstanbul’da yaşanmaz diyerek bu şehri terk ediyor veya düşünüyor.
Devletimiz, bir an önce bu konuyu ele almalıdır ve İstanbul acil eylem planıyla, bu sorunlar dan arındırılarak yeniden Türkler için de yaşanılabilir bir şehir haline getirilmelidir. Aksi halde İstanbul bizim olmak dan çıkacak ve İstanbul’da bırakın yaşamayı tatile gitmemiz bile hayal olacak.